6 Ekim 2014 Pazartesi

 PARAPEREST VE HİÇ


insan ve yaşam: birbirini besleyip büyüten iki güzel mucize. böylesi bir mucizenin içindeyken hiçlik bilincini yanlış anlayıp, hiçbir şeye sahip olamadan ölmek, yedek kulübesinden maçı seyretmek gibi geliyor bana. insan, oyuna girmeli hayatta, oyunun oyun olduğunu bildiği halde elinden geleni ortaya koymalı, koşmalı, tekme yemeli, gol atmalı bazen, bazen sarı kart görmeli, başarılarına gurur katacak kupalar kaldırabilmeli. Yaşamak budur. Bir futbolcu düşünün, karşı takımın oyuncusu gol attı diye akşam evini kurşunlatıyor, hakem kart gösterdi diye kafa göz dalıyor. Kazanmak için rakibini paramparça ediyor. biraz uç bir örnek gibi gelmiş olabilir ancak biz yaşamda tam da bu hırsla sahaya çıkıyoruz. hepimiz tek bir şeyin peşindeyiz: PARA

Para için yapmadığımız teknik faul yok. birbirimizi öldürüyor, hakkımızı yiyiyoruz, her türlü çirkefliği yapıp ona sahip olmaya çalışıyoruz. aslında paraya sahip olmak istememizin sebebi o kadar masumane ki... sadece ama sadece MUTLU OLMAK. gerçekten, tek istediğimiz bu. Mutsuz ruhumuzu doyurabilmek ve onun sesini biraz olsun dizginleyebilmek.  

örneğin; 
*Paraya sahip olduğumuzda güç sahibi oluruz, insanlar önümüzde eğilir, kendimizi değerli hissetmemizi sağlarlar bu da bizi mutlu eder
* Paramız olursa güzel bir arabamız olabilir. Markalı bir araba, hava demektir, karizma demektir, daha fazla kadın demektir. E kadın demek, yatak odası demektir tabiki (!). biraz yatak macerası, derinlerdeki mutsuzluğumuzdan birkaç dakikalığına uzaklaşma fırsatı verir. bu yüzden para güzeldir ve elde edilmelidir.
*paramız olursa melesa, bu sıkıcı hayatımızdan çıkıp dünyayı gezebiliriz. dünyayı gezip mutlu olduktan sonra yine mutsuzlaşırsak bir konsere gider, gürültü patırtıyla yine uzaklaşırız mutsuz iç sesimizden. Eve döndüğümüzde yine mi konuşuyor? Ararız arkadaşları, dışarı çıkar birşeyler içeriz. Gülüp eğlenince yine mutluluk seviyemiz yükseliverir işte. Olmazsa alışverişe çıkarız.  Daha güzel kıyafetler alır, en iyi güzellik uzmanlarının elinde bir mucize bebeğe dönüştürürüz kendimizi. Böylece erkekler bizi daha çok beğenir. Herbirinden gelen mesajlarla, bir mekana girdiğimizde üzerimize yönelen bakışlarla kendimizi daha da iyi hissederiz. Öyleyse  paraya sahip olmalıyız. Bu bizim için ölüm kalım meselesi.

Örneklerde de görüldüğü üzere kimse aslında paraya filan tapmıyor, herkesin sahip olmaya çalıştığı tek şey: MUTLULUK

Bizler olduğumuz an'da mutlu olmayı başaramazsak, elbette mutlu olmaya çalışmak için çıkış yolları aramamız çok normal. sonuç olarak mutluluk kapısının anahtarı da para gibi görünüyor ancak bu bir yanılgıdır. Eğer para ile mutsuzluğumuzu bastırabilseydik, zenginlerin neden uyuşturucu, alkol ya da s.ks bağımlısı olduklarını anlamakta güçlük çekerdik. zengin ve başarılı hatta üstüne üstlük yakışıklı olmalarına rağmen uyuşturucu kullanımının bu camiada had safhada olduğunu biliyoruz.

 Gerçek şu ki: insanlar her an mutlu olmayı öğrenebilmeliler. Her yerde ve her şartta... çok zor durumda olan insanlar bile mutlu olmayı başarabilmeliler. Mutlu olmaktan kastım kabul etmek değil. bulundukları yerden çıkmak için yine çabalasınlar ama bulundukları yerde içsel mutluluğu sağlayamadıkları sürece bir üst seviyeye geçmenin mümkün olmadığını anlatmaya çalışıyorum. "Burada" (herşeye rağmen) mutlu olmayı başarırsak mutluluk bilincimizi yükselebilir dolayısıyla daha yüksek bir bilinçle, daha yüksek enerjiye sahip bir realite yaratabiliriz. BÖYLE DE GÜZEL dediğimiz an anahtarlarımız kapıları açmaya başlıyor. Evet benim de, büyüttüğüm hayallerim var, pişmanlıklarım, hatalarım, yarım bıraktıklarım, korktuklarım...vs. yine de bundan sonrasını daha keyifli hale getirebilmenin benim elimde olduğunu biliyorum. yaşadığım sürece hiçbir şey için geç değil, hiçbir şey imkansız sayılmaz. SIR, böyle de güzel deyip hayatındaki olumlu taraflara odaklanarak gülümseyebilmekte ve tabi daha iyisi için çaba sarfedebilmekte.
hepimiz biriciğiz ve hepimiz daha iyisini hak ediyoruz. iyi ki birileri pollyanna gibi sadece şükretmekle kalmayıp daha iyisine sahip olmak için çalışmış da bugün hala mum ışığında yaşamak zorunda kalmıyoruz. elbette, dünya turuna çıkmayı hak ediyoruz, elbetteki güzel bahçeli evlerde yaşayıp, iki adımda denize dalmayı hakediyoruz. öyle birilerinin anladığı gibi hiçlik hiçbirşeye sahip olmamak değildir. Hiçbir şeye ihtiyaç duymamaktır hiçlik. Evet, Küba'yı, Hawai'yi gezsem, dilediğimce kalıp güzel teknemle yeni yerler keşfetsem çok çokkk çokkkk güzel olur ama BÖYLE DE GÜZEL.

Sahip olduklarımız yaşamdan keyif almamızı, gözlerimizin ışık saçmasını sağlar. o yüzden hep daha iyisini isteyelim, burada bir sıkıntı yok. Sıkıntı, sahip olduklarımızı sahiplenmemizde. işte parayı sırf mutlu olabilmek için isteyenler sahip olduklarını sahiplenenlerdir. para giderse, güç gider. Güç giderse maskeleri düşer ve gerçek yüzleriyle karşılaşmaya tahammülleri yoktur. Bunun için daha çok para, daha çok güç peşinde koşarlar. Sonra da Bu parayı, bu gücü, bu evi, bu arabayı, bu güzelliği, bu kadını kaybederlerse kendilerinin bir HİÇ olduklarını bildiklerinden, paranın satın alabildiği tüm sahte maskelerini ne pahasına olursa olsun korumaya çalışırlar. Sahiplendiklerimiz bize kaygı verir, saldırganlaştırır. Sahip olduklarımız bizi yaşama bağlarken, sahiplendiklerimiz yaşamdan tat almamızı engeller.

Kimi algılayışa göre, insan yeryüzüne tanrısallaşmaya geliyor. Bir kuru ekmekle, bir avuç pirinçle ömürlerini geçirip, sabah akşam meditasyon yapıp kendilerini çilehanelere kapatanlar var. Bana kalırsa insana bahşedilmiş böyle güzel bir armağanı geri çevirmektir bu ve bunun Allah tarafından hoş karşılanacağını düşünmek de bence büyük bir yanılgı. Yaşam, insana sunulmuş en güzel armağandır ve eğer Hiçlikten bahsedeceksek, yaşamın kendisine bakmak lazım. yaşama sahibiz ama onu sahiplenemeyiz çünkü ölüm, kabul etmek zorunda olduğumuz bir gerçektir.
HİÇLİK mertebesi denilen şey, dünyanın nimetlerinden yararlanmamak, inzivaya çekilmek, sokaklarda uyumak, pislik içinde dolaşıp sürekli sarhoş gezmek olamaz. 
HİÇLİK SAHİP OLDUKLARININ KEYFİNİ ÇIKARIP ASLINDA HİÇBİRİNİN VAR OLMADIĞININ BİLİNCİNDE OLMAKTIR. bu yüzden sahip olduklarını sahiplenmeye gerek duymadan yaşam oyununda aktif rol almaktır. 

Kabuslardan kurtulup Yaşam boyu en güzel rüyaları görmeniz dileğiyle... 3 yaşındaki yeğenimin söylediği gibi: "kendinize selam söyleyin" ;)




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder